İslamlaştırılmış Ermeniler
06/03/2015
Osmanlı Ordusunda Ermeni Askerler
12/03/2015

Osmanlı'yı Müslümanlaştırmak

Dün akşam Ermeni Kültürü ekibi olarak Nostaji Kitabevi’nin üst katında Birzamanlar Galerisindeydik.
Y. Doğan Çetinkaya’nın Osmanlı’yı Müslümanlaştırmak kitabının söyleşine katıldık.

Osman Köker

Birzamanlar Yayıncılığın Sahibi Osman Köker Doğan Çetinkaya’yı tanıtıcı bir konuşma yaptı. İstanbul Üniversitesi Uluslar Arası İlişkiler Bölümü mezunu olduğundan, yine aynı üniversitede yüksek lisan ve doktorasını da tamamladığından bahsetti. Diğer değindiği bir nokta ise Sermayenin Türkleştirilmesi’nin yıllardır konuşulduğu ancak bunun kitle desteği ile yapıldığını yeni dile getirildiğini söyledi. Sözü Doğan Çetinkaya’ya bıraktı.

Osmanlı’yı Müslümanlaştırmak

Çetinkaya, Osmanlı’yı Müslümanlaştırmak kitabının daha önce yazdığı 1908 Osmanlı Boykotu – Bir Toplumsal Hareketin Analizi – kitabının devamı niteliğinde olduğunu belirterek söze başladı. Kendi doktora tezinden çıkmış bir kitap. Doktora tezinden farklı olarak eklenmiş ve çıkarılmış konular olduğunu da belirtti.

1908 Osmanlı Boykotu

1908 Osmanlı Boykotu

Sözü Doğan Çetinkaya’ya bırakıyoruz…

Osmanlı İmparatorluğundaki ilk boykot, Avusturya-Macaristan İmparatorluğuna karşı iktisadi bir boyutta gözlemleniyor. Boykota katılanlar Araplar, Türkler, Ermeniler ve Rumlar. Sınıfsal olarak ise işçi, tüccar ve esnaf sınıfları boykotu destekliyor. Daha sonraki yıllarda da boykotlar halkın sık sık başvurduğu kamusal alanda kitlesel gösteriler şeklinde de önümüze çıkıyor. Bu kitlesel gösterilerin sıklık kazanma tarihi ise 1908. Türk Tarihi çalışılırken çoğu tarihçi siyasi tarihten ve ciddi kararlar almış, gidişata yön vermiş Mustafa Kemal, Talat Paşa, Enver Paşa gibi kişilerden  yola çıkıyor.  Bu sırada toplumda sıradan insanlar ne yapıyordu?

Yeni Türkiye

Günümüzde çok aşina olduğumuz bir kavram olan Yeni Türkiye, 1908 sonrasında Ermenice, Arapça, Osmanlıca, Rumca dillerinde yayınlanan gazetelerde ve yurtdışındaki gazetelerde de Osmanlıdan artık Yeni Türkiye diye bahsedilir.

Orta ve alt sınıfların siyaset içinde nasıl yer aldıklarını incelediğimde boykot karşıma çıktı. Bu hareketin 1908 sonrası Osmanlı İmparatorluğunun gerçeklştirdiği değişimin 1908 de içinde barındırdığı bütün milletlerle beraber Osmanlıcılık peşinde iken 1910 sonrası bu hareketin nasıl bir iç düşman oluşturduğu ve Balkan Savaşı sonrasında da bu iç düşmanın direk Gayrimüslimler olarak döndüğünü görüyoruz.1908 sonrası kitleselleşen, toplumsallaşan bir siyaseti görmeye başlıyoruz.

1909-1910 sonrası temel sorun Girit Sorunu. Girit özerk bir iradeye sahip. Kendi meclisleri var ancak dış işlerde Osmanlı’ya bağımlılar. Giritliler Osmanlı yerine Yunanistan’a bağlanmak istiyorlar. Daha sonradan Yunanistan’ın Atatürk’ü olacak Venizelos Giritli ve Girit’in Yunanistanla birleşmesini o da istiyor. Venizelos Yunan meclisinde milletvekili oluyor ve bu durum Osmalı’da krize neden oluyor. Kendi vatandaşı başka bir ülkede milletvekili olmuş oluyor. 1910 sonrasında ise Yunanistan’a boykot ilan etmek Osmanlı İmparatorluğu’nun da iç dengelerini bozucu bir durum oluşturuyor. Yunanistan ve Osmanlı İmaparatorluğu’ndaki Rum halkı arasında iktisadi ve akrabalık ilişkileri bulunuyordu. Rumlar aynı zamanda Yunanistan vatandaşıydılar. Ayrıca Rumlar da Kapitulasyonlardan faydalanmak için Britanya, Fransa gibi dış ülkelerin pasaportlarına da sahiptiler. Böylelikle Osmanlı’da yaşayacakları hukuksal bir sorunda da yabancı ülke pasaportları olduğu için  ticari davaları ilgili konsoloslukta görülüyordu.

1910 Yunan Boykotu öncesinde Osmanlı’da Sason, Adana gibi katliamlar yaşanıyordu, ancak bu olaylar ülke sathına yayılmıyor ve lokalde kalıyordu. Yerel özellik gösteren bu olaylar, 1908 sonrası kitleselleşmeye başlıyor. Daha önce müslim, gayrimüslim 2 kişi arasında çıkan bir kavga, milli kavgalar halini alıyordu.

1910-1912 arasında İttihat ve Terakki, Yunanlıları ve Rumları birbirinden ayırmak gerektiğini, “Yunan Boykotu var diye Rumların madur edilmemesi gerektiğini” söylüyorlardı. Daha önce de belirttiğim gibi 1910 sonrası Ermeni, Rum Osmanlı iken, İslamiyete dayalı bir Osmanlılık kavramı ortaya çıkıyor. Osmanlı Yunan ideolojisine takılıyor, “Yunan Kafası” düşman ama Rumlar değil iken, Rumlara düşman değilsin ama sen de sadık olduğunu ispat et demeye başlanıyor. Günümüzde bile bir olayda, gayrimüslimler bizim içimizde olduklarını ispat etmek zorundadır. Patrikhane de bu dış güçlerle ilişkide olmadığını ispatlamak zorunda kalıyor.

Osmanlı'yı Müslümanlaştırmak

Osmanlı’yı Müslümanlaştırmak

Balkan Savaşları

Balkan Savaşları sonrası boykot hareketine baktığımızda Gayrimüslimlerin Şeytanlaştığı ve Ötekileştirildiğini görüyoruz. Biz sadece Müslümanlardan alışveriş yapmalıyız. Gayrimüslimlerden almayın denmiyor ancak sadece Müslümanlar’dan alın diyerek zaten gayrimüslimler dışlanmış oluyordu. Yüzbinlerce mülteci Sırp, Makedon, Bulgar zulmünden kaçarak Osmanlı’nın kalan topraklarına sığınmışlardı. Sığındıkları topraklarda komşuları diğer Hristiyanlar Ermeniler ve Rumlardı. Boykotlar sonrasında kırsal kesim ve taşrada özellikle Ege’de esnaflar yaşadıkları yeri terk ederek İzmir gibi daha merkezi yerlerde toplanıyorlardı. 1913-1914 sonrasında birçok Rum tüccar yoğun olarak yaşamadıkları yerlerde iktisadi birikimlerini satmak zorunda kalmışlardır. ÜSküdar’da bile fabrikalarını satmak zorunda kalan Rumlar bulunmaktadır.

1910-11 de Yunanistan’a savaş ilan edilmesi için gönüllüler ortaya çıkıyor, sokakta mitingler yapıyorlar. Bu mitinglerde Ermeniler ve Rumlar sadakatlarını açıklamak için kürsüde yerlerini alıyorlar. Boykot ülke tarihini değişmez bir hareketine dönüşüyor.

  • Halide Edip’in Sultanahmet’teki İzmir boykotu
  • 1915 sonrasında Büyük Felaketten geriye kalanların yaşadıkları yerlere döndüklerinde karşılaştıkları boykotlar
  • 1930’da Trakya’da Yahudilerin boykot edilmesi
  •  Abdullah Öcalan’ın yakalanma sürecinde İtalya’nın Boykot edilmesini sayabiliriz.

Bugün bu yaşanan olayların unutulmuş gibi gözükmesinin sebebi

Halk , 1908 – 1923 Gayrimüslimlerin, İktisadi olarak ortadan kaldırılmasının direk faili olduğu için hatırlamak istemiyor. Toplumun çok farklı katmanlarının da büyük rolü vardı. Bu nedenle Talat Paşa, Enver Paşa, İttihat ve Terakki kitapta çok geçmiyor. İşçi, mavnacı, tüccar bu süreçte nasıl rol oynadı, nasıl konunun öznesi oldu o var.

Müslüman İşçiler ve Müslüman Burjuvazi

Bu dönemde boykotlar sonrasında Müslüman İşçi ve Burjuvazi sınıfları ortaya çıkıyor. Osmanlı İmparatorluğu parçalandığında Cumhuriyet’e sınıfsız bir toplum miras kaldığı söylenir ama bu doğru değildir. Osmanlı’da da sınıf yapısı vardır ama bu olaylar karşısında etnik ve din kardeşliği muzaffer çıkmıştır. 1914’e kadar boykotlar var, Balkan savaşı sonrasında boykotlar bıçak gibi kesiliyor. Toplumun ve milliyetçilerin boykotla ilgili kalmıyor.

 

Daha sonra soru cevap kısmına geçildi. Misafirlerden birisi Yaşar Kemal’in kitabından okuduğu bir satırı hatırlattı.

Çadırlarından çıktılar Ermeni konaklarına kondular

Doğan Çetinkaya Rumların Yunanistandan gelen şekerlerine gaz yağı döküldüğünü ve zeytinliklerinin yakıldığını anlattı. Neden daha sonra el koyulacak zeytinlikleri yaktıklarını düşünmüş ve insanların hatıralarını ve aidiyet duygularını silmek için en iyi yöntem olduğunu bulmuş. Aynen Sırplar’ın,Müslüman komşularına tecavüz ederek, bir daha yaşadıkları yere dönememelerini sağladıkları gibi. bir dönem, Rum dükkanları önünde eli sopalı adamlar beklediğini ve Müslüman halkı bu dükkanlara sokmadıklarını iletti.

Osman Köker’in ağırlıklı olarak Yunan Boykotuna değinildiğini  Ermeni’ler ile bir sorun yaşanıp yaşanmadığını sorduğunda ise ;

Ermeniler’in zengin olduğunu ve mültecilerin de 1914 sonrası bu mallara el koyduklarını söyledi. Ancak sadece mülteciler de değil aynı zamanda Ege’de yerel önde gelen insanlar da muhacirlere pay bırakmamışlar. Ermenilere karşı yapılan boykot ise 1914’ün şubatında ilk boykot çıkıyor. Boykot bildirileri ve risaleleri yayınlanıyor. Kimlerden mal alınmalı bildirileri.

Doğan Bey konuya vakıf bir şekilde yaklaşık bir buçuk saat konuyu anlattı . Yarım saatlik bir soru cevap kısmından sonra Çetinkaya Osmanlı’yı Müslümanlaştırmak kitabını okurları için imzaladı.

İmza sırasında kendisine Osmanlı’yı Müslümanlaştırmak kitabının devamı niteliğinde, Cumhuriyet dönemi boykotlarını incelemeyi düşünüp düşünmediğini sordum. Ermeni Büyük Felaketi sonrasında, İslamlaştırılmış Ermenilerin yakın tarihte Adıyaman gibi yaşadıkları Anadolu topraklarında tekrar Hristiyanlığa dönmeleriyle, diğer İslam dinine mensup kişiler ve Ermeni dönmeler tarafından boykot edilerek iflasa sürüklendiklerini hatırlattım. Doğan Çetinkaya çok ilginç bir konu olduğunu ama şu an için boykot konusunda bir çalışma yapmayı düşünmediğini belirtti.

Derleyen : Ardziv Makriküği

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir