İzmir Ermeni Hastanesi hakkında ulaştığımız ve Türkçe’ye tercüme ettiğimiz makale 11 Mart 1900 tarihli Masis dergisinde Doktor Vahram H. Torkomyan tarafından kaleme alınmış. Doktor Avrupa seyahatleri öncesi İzmir’e uğrayıp özellikle İzmir Ermeni Hastanesi’ni ziyaret etmiş. Hastanenin gelişmesi için öneriler sunmuş. Yazının sonunda yoksul hastalar hakkında paylaştıkları ise adeta tıp tarihi açısından bir itiraf niteliğinde…
Avrupa’ya doğru gerçekleştirdiğim yolculuklarım sırasında, İzmir’e uğrama fırsatı bulduğum her seferinde, asla ikilemde kalmadan Ispartalıyan Yardım Kuruluşunun “anıt-yadigârı” olan o muhteşem binayı, Azkayin S. Lusavorçyan Hastanesini (Surp Lusavoriç Ermeni Hastanesi) gidip görürüm.
Yirmi yıllık bir dönemde üç kere orayı ziyaret ettim.
İlk ziyaretim 1879 Ekim’inde, Tıp öğrencisi olmak için Paris’e doğru yola çıktığımda yaptım. Hayatımda ilk defa bir hastane görüyordum ve itiraf etmeliyim ki, derin bir üzüntü yaşamış, şiddetli kalp çarpıntısıyla ancak o yataklara yaklaşabilmiştim ki, o yataklarda dehşet içinde zayıf, solgun, gülmeyen ve acı çeken yüzler görmüştüm. Orada uzun süre duramadım ve İzmir Ermeni Hastanesi hakkında herhangi bir fikir edinemeden, dışarı çıktım, aceleyle gemime gittim ve şans eseri az sonra gemim İzmir’den ayrıldı.
İkinci ziyaretimi 1889’de, üç-dört yıllık doktorken yapmıştım. İstanbul’dan Paris’e Fuar’ı (*) görmeye gidiyordum. Güzel bir Haziran sabahı İzmir Ermeni Hastanesi’ne gittim. Kapısından içeri adımımı attığımda aklıma ilk ziyaretimde yaşadığım hüzünlü anlar geldi. Fakat bu sefer öğrenci değil doktor olmuştum. Merdivenlerinde yukarı gururla çıkıyordum ve keskin bakışla dört bir tarafı gözlerim tarıyordu. Orada çeşitli yenilikleri memnuniyetle görmüş olmama rağmen, epeyce fazla olan gözlemlerimi Hastane’nin Müdürüne açık sözlülükle söylemekte ikileme düşmedim. Aynı zamanda Hastane Mütevelli Heyeti’ne de, Ispartalıyan isminin sönmemesi ve onların kurmuş olduğu hastaneyi Avrupa’daki benzer kuruluşların seviyesine getirmek için yazdım.
O günden itibaren on sene geçti. Geçen sene Haziran ayında Fransa yolculuğumda tekrar İzmir’den geçme şansım oldu. Karaya çıkar çıkmaz, ilk isteğim adımlarımı Surp Lusavoriç Hastanesi’ne (İzmir Ermeni Hastanesi) yönlendirmek oldu. Eski bir dostu görmeye gider gibi oraya gittim. Zamanım kısıtlıydı, fakat hastanenin herbir köşesini dolaşmak için çaba gösterdim. Hastaların, bağımlıların ve akıl hastaları bölümelerini tek tek ziyaret ettim. Cerrahi müdahalelerin yapıldığı salonu, eczaneyi, banyoyu, mutfağı vs. vs. her yeri gördüm ve her yer çok düzenli ve düzgündü.
Her taraf tertemizdi. Bütün bina adete gülümsüyor ve gülüyordu. Hastane veya hastaların konakladıkları bir yer değil adeta ailevi bir ortamda şifa veren eller, annelerin, babaların, ablaların ve abilerin elleriydi. Eski ziyaretlerimden bu yana çok şey değişmişti.
Orada yaşlıları, mezarlık kenarında selam veren bunamış insanlar gördüm. Görmüş oldukları bakım Avrupa’daki huzur evlerinin bakımı ile aynı düzeydeydi. Düzenli olarak tedavi gören akıl hastalarını gördüm. Hastaları, nefes nefese eriyen veremliler, kadınlar, çocuklar, hüzünlü ve acınası halleri içinde tıbbi bilgilerin ithal ettiği ustalık sayesinde ağrıları diniyordu. Bu yenilikleri görerek büyük ölçüde memnun kaldım. Bu yeniliklerin bugün olduğu gibi sonsuz kadar da devam edeceğini ümit ediyorum. Mutsuz olduğum tek nokta ise Hastanenin yeni kuvveti, yeni ruhu olan Doktor Ispartalıyan’ın, Avrupa’da bulunduğu için hastanede olmamasıydı.
Surp Lusavoriç Hastanesi’nden (İzmir Ermeni Hastanesi) fakir hastaların İzmirli Ermeniler sayesinde o kadar iyi tedavi görmelerini, bana eşlik eden Mütevelli heyet görevlilerine samimi bir şekilde teşekkürlerimi ilettirken Hastane yönetiminin Yedikule Surp Pırgiç Ermeni Hastenesi ile rakip olma çabası içersinde olduğunu görerek mutlu mesut ayrıldım.
Hastaneden hemen gemiye dönerken, Dünya’da yoksul bir hastaya yardım etmekten daha faydalı bir şey var mı diye düşündüm.
Eğer Tıp sanatı asırlar boyunca ve bugün de gelişmeler olduğunu düşünüyorsanız, bu gelişmeler gariban ve yoksul hastalar sayesinde olmuştur. Evet, yoksul hastalar sayesinde. Onlar doktorların ve tıbbın günlük denekleri olurlar. Daha önceki bir yazımda (**) da yoksul hastaların şimdiye kadar büyük tıp keşiflerinin babaları olduklarını yazmıştım. Dünyaca meşhur doktorlar bilimsel tedavilerinin sonuçlarını onların üstünde denerler.
Yoksul hastalara saygı duyarak, minnettar hislerle sevmeli ve saygı duymalıyız. Onlara faydalı olmak için elimizden gelen her şeyi yapmalıyız.
Doktor Vahram H. Torkomyan
(*) 1889 Paris Fuar’ı, (L’exposition Universelle de Paris de 1889) 6 Mayıs – 31 Ekim 1889 tarihleri arasında düzenlenmiştir. Fransız devriminin 100. yılı için düzenlenen Expo’da bir önemli ayrıntı da Eiffel Kulesi’nin bu Expo’nun giriş kapısı olarak inşaa edilmesidir. 6,342,446 kişi 6 ay boyunca ziyaret etmiştir.
(**) 1893, Badger Aşkharik Kraganutyan, 2. Cilt, Sayfa 14
Fotoğraflar, http://www.levantineheritage.com/armenianmap.htm#1 web sitesinden alınmıştır.
Not: Yapılacak alıntılar için web sitemizin kaynak gösterilmesini rica ederiz.